Ciğeri Beş Para Etmez Ne Demektir? Güç, Değer ve Ahlak Üzerine Siyasal Bir Analiz
Bir siyaset bilimci olarak, toplumsal düzenin dilde nasıl tezahür ettiğini incelediğimde en çarpıcı bulgulardan biri şu olur: Halkın dili, aslında siyasal sistemlerin aynasıdır. “Ciğeri beş para etmez” ifadesi de bu aynanın içindeki karanlık bir yansımadır. Yüzeyde bir küçümseme, bir değersizleştirme gibi görünür. Ama derinlerde, güç ilişkilerinin, ahlaki yozlaşmanın ve toplumsal hiyerarşilerin sembolüdür. Bu deyim, kimin “değerli”, kimin “değersiz” sayıldığına dair politik bir yargının dilsel ifadesidir.
Değerin Siyaseti: “Beş Para”nın Anlamı
“Ciğeri beş para etmez” derken, aslında bir insanın ahlaki ya da toplumsal değerinin yok sayıldığını ima ederiz. Fakat siyaset bilimi açısından bu ifade, bireyin toplum içindeki güç konumuyla doğrudan ilişkilidir.
Bir kişinin “beş para etmemesi”, onun iktidar ağlarında karşılığı olmaması anlamına gelir. Toplum, değeri ahlakta değil, güçte ölçmeye başladığında, “ciğeri beş para etmez”ler çoğalır.
Burada soru şu olmalıdır: Kim bu değeri belirliyor? Vatandaş mı, kurumlar mı, yoksa iktidarın ideolojik dili mi? Değerin kaynağını sorgulamadan kurulan hiçbir düzen adil olamaz.
İktidarın Değer Biçme Mekanizması
Modern siyaset, gücü meşrulaştırmak için sürekli olarak “değer üretme” çabası içindedir. Kurumlar, medya ve ideolojiler, kimlerin “saygıdeğer”, kimlerin “beş para etmez” olduğuna karar verir. İktidar, kendi çıkarlarına hizmet etmeyenleri itibarsızlaştırır. Bu, yalnızca otoriter rejimlerde değil, liberal demokrasilerde de geçerlidir.
Bir siyaset bilimci için bu ifade, iktidarın moral düzenini yansıtır. “Ciğeri beş para etmez” dediğimiz kişi, çoğu zaman sistemin dışına itilmiş, gücü sorgulayan ya da mevcut düzene uymayan bireydir. Peki, bir insanın değeri gerçekten “para” ile mi ölçülür? Yoksa toplumun vicdanı, değer yargılarını da ticarileştirmiş midir?
Erkeklerin Güç Odaklı, Kadınların Katılım Odaklı Perspektifi
Toplumsal cinsiyet açısından bakıldığında, “ciğeri beş para etmez” ifadesi bile eril bir söylemin ürünüdür. Erkeklerin stratejik ve güç odaklı bakışı, değeri genellikle statü, makam ve iktidar üzerinden tanımlar. Bu çerçevede, “beş para etmez” kişi, gücü elinde bulundurmayan kişidir.
Kadınların bakış açısı ise daha çok demokratik katılım ve toplumsal etkileşim odaklıdır. Birinin “değerli” olup olmadığını belirleyen şey, onun gücü değil, topluma kattığı anlamdır. Feminist siyaset teorisi bize şunu öğretir: Değer, sadece sahip olunan güçten değil, paylaşılan dayanışmadan doğar. O halde “beş para etmez” kavramı, patriyarkal sistemin değer ölçeğine duyulan kör bir inancın ürünüdür.
İdeoloji ve Değersizleştirme
Her ideoloji, kendi “değerli insan” modelini yaratır. Dindar, milliyetçi, seküler ya da kapitalist ideolojiler, kendi içinde “ahlaklı” ve “ahlaksız”, “bizden” ve “öteki” ayrımı yapar. Bu ayrımın sonunda bir grup insan daima dışarıda kalır. Onlara “ciğeri beş para etmez” denir — çünkü iktidarın çizdiği sınırların dışındadırlar.
Siyaset bilimi açısından bu süreç, ideolojik hegemonya ile açıklanır. Antonio Gramsci’nin dediği gibi, iktidar yalnızca zorla değil, rıza ile hükmeder. Toplum, iktidarın değer yargılarını içselleştirir. Böylece bir bireyi değersizleştirmek, sadece siyasal bir eylem değil, kültürel bir refleks haline gelir.
Ama şu soruyu sormak gerekir: Değerli olmanın ölçüsünü kim belirliyor?
Devlet mi, sermaye mi, yoksa halkın vicdanı mı?
Vatandaşlık ve Ahlaki Değer
Demokratik toplumlarda vatandaşlık, eşit değer ilkesi üzerine kuruludur. Fakat pratikte, vatandaşların değeri çoğu zaman sosyal sınıf, cinsiyet, eğitim veya ideolojik duruşa göre belirlenir. “Ciğeri beş para etmez” damgası, bu eşitlik idealine indirilen sessiz bir darbedir.
Bir vatandaşın değeri, onun ekonomik gücüyle ölçülmeye başlandığında, demokrasi sadece biçimsel bir sahneye dönüşür. Gerçek demokratik değer, bir bireyin düşüncesine, onuruna ve haklarına gösterilen saygıda yatar.
Siyasal açıdan gözü pek bir toplum, bu tür deyimleri tersine çevirebilmelidir. “Beş para etmez” denileni değil, “değerli kılınmayanı” sorgulamalıdır.
Sonuç: Değerin Politik Anatomisi
Sonuç olarak, “ciğeri beş para etmez” deyimi, yalnızca bir küçümseme değil; bir toplumun değer sistemini yansıtan siyasal bir göstergedir. Bu ifade, güç sahiplerinin dilinde bir yargı, ama halkın vicdanında bir itiraz potansiyelidir.
Siyaset, değer üretme sanatıdır. Ancak o değer, yalnızca güçlülerin değil, zayıfların da sesine kulak veriyorsa anlamlıdır.
O halde şu provokatif soruyu sormak gerekir: Bir toplum, kendi insanına “beş para etmez” diyorsa, aslında kimin ciğerini kaybetmiştir?
Belki de asıl mesele, insanların değerini yeniden tanımlamak değil; değer kavramının kendisini özgürleştirmektir.